Fransızca içindeki limité ne anlama geliyor?
Fransızca'deki limité kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte limité'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki limité kelimesi kısıtlı, sınırlı, arazi hududu, limit, sınır, sınır çizgisi, limit, limit, (para, imkân, vb.) sınırlı, kısıtlı, sınır, hudut, sınırlar, hudutlar, sayılı, son tarih, sınırlı, kısıtlı, dış sınır, zor, zorlu, az, kıt, yetersiz, (yasa) maksat, amaç, engel, özür, yetersiz, tavan fiyat, sınırlı, kısıtlı, yerelleştirilmiş, sınırlı, mahdut, az, kenar, sınır, basit, sade, azami, son, nihayet, kısıtlamak, sınırlamak, sınırlandırmak, sınırlamak, kısıtlamak, sınırlamak, kısıtlamak, kısıtlandırmak, sınırlamak, kısıtlamak, kısıtlandırmak, dolaylı yoldan söylemek, kısıtlamak, sınırlandırmak, (kanunlarla, kurallarla, vb.) sınırlamak, sınırlandırmak, kısıtlamak, kısıtlandırmak, sınırlamak, kısıtlamak, dizginlemek, sınırlamak, kısıtlamak, kısıtlamak, sınırlamak, kısıtlamak, berbat etmek, azaltmak, sınırda, kenarında olan, eşiğinde olan, dar kapsamlılık, kısıtlı, kısıtlandırılmış, hız sınırı, hız limiti, son kullanma tarihi, en üst limite çıkarmak, kısıtlama, sınırlama, son tüketim tarihi anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
limité kelimesinin anlamı
kısıtlı, sınırlıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le projet a fait des progrès limités seulement du fait de l'incompétence du directeur. |
arazi hududunom féminin (d'une propriété) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les limites de cette propriété s'étendent au-delà des bois. |
limit, sınır
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le bétail s'est étalé jusqu'à la limite de l'enclos. |
sınır çizgisinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La limite entre l'optimisme et l'idéalisme est difficile à définir. |
limit
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Avec cette compagnie aérienne, la limite pour les bagages à main est de 10 kg. Le barman a refusé de me servir car j'avais atteint la limite. |
limitnom féminin (Mathématiques : fonction) (matematik) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tom ne savait absolument pas comment trouver la limite de la fonction. |
(para, imkân, vb.) sınırlı, kısıtlıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'entreprise avait des ressources limitées et ne pouvait pas faire suite à chaque bonne idée. |
sınır, hudutnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les frontières entre les classes empêchaient l'héritière d'épouser le majordome. |
sınırlar, hudutlarnom féminin (çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) La femme en liberté conditionnelle a été arrêtée pour avoir franchi la frontière de l'État pour se rendre au Texas. |
sayılıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Notre service a du personnel en nombre limité à cause de récentes coupes budgétaires. |
son tarih
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sınırlı, kısıtlıadjectif (zaman, vb., mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La NASA avait un temps limité pour lancer la fusée. |
dış sınır(limite extérieure) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La navette spatiale a dépassé les planètes et atteint la limite du système solaire. |
zor, zorluadjectif (durum) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les opportunités de travail sont limitées en ce moment. Vous aurez de la chance si vous trouvez quelque chose. |
az, kıt(utilisation) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yetersizadjectif (ressources) (kaynak) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La perte des bénéfices cette année signifie que notre budget déjà limité le sera encore davantage l'année prochaine. |
(yasa) maksat, amaç(hukuk) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
engel, özür
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) À neuf joueurs contre dix, l'équipe rouge part avec un sacré handicap. |
yetersiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Malheureusement, nous ne pouvons pas nous permettre d'avoir une voiture avec nos maigres moyens. |
tavan fiyat
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sınırlı, kısıtlıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il s'agit d'un salon professionnel et il y a un nombre restreint (or: limité) de billets disponibles pour les particuliers. |
yerelleştirilmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sınırlı, mahdutadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) il y a un nombre limité de manières pour gérer ce problème. |
az
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les légumes frais sont rares en zone de combat. |
kenar, sınır
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'avocat travaillait dans les limites de la légalité. |
basit, sade(personne : mince) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mon grand-père est vraiment devenu très sec depuis qu'il est tombé malade. |
azami
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La voiture atteint sa vitesse maximale (or: maximum). |
son, nihayetnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nos problèmes sont-ils sans fin ? Sorunlarımızın bir sonu yok mu? |
kısıtlamak, sınırlamak, sınırlandırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les tribunaux aux États-Unis sont censés limiter le pouvoir du président et du Congrès. |
sınırlamak, kısıtlamakverbe transitif (figuré) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le couvre-feu limite les mouvements des citoyens. |
sınırlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Araştırmasını daha küçük alanlarla sınırladı. |
kısıtlamak, kısıtlandırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Essayez de limiter vos remarques aux critiques constructives. |
sınırlamak(belli bir yerle) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
kısıtlamak, kısıtlandırmak(faire obstacle) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La liberté des étudiants a été limitée à cause du bruit. |
dolaylı yoldan söylemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
kısıtlamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ike était entravé par les devoirs à son université, et a donc arrêté pour monter son entreprise. |
sınırlandırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Vous réduirez le champ de recherche de la police si vous lui donnez une description aussi détaillée que possible de l'agresseur. |
(kanunlarla, kurallarla, vb.) sınırlamak, sınırlandırmak, kısıtlamak, kısıtlandırmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il y a des lois qui restreignent la vente de produits d'alcool et de tabac. |
sınırlamak, kısıtlamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les activités des étudiants étaient circonscrites (or: limitées) et surveillées par les professeurs. |
dizginlemek(des dépenses,...) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
sınırlamak, kısıtlamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Brian restreint (or: limite) ses heures de travail à quarante heures pour s'assurer d'avoir du temps à passer en famille. |
kısıtlamak, sınırlamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'ordre d'assignation à résidence a restreint (or: limité) les activités de Bobby. |
kısıtlamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le chef a restreint le nombre d'heures supplémentaires autorisées à la semaine. |
berbat etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
azaltmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les profits sont à la baisse donc nous allons devoir réduire le budget cette année. |
sınırdalocution adverbiale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il n'est pas diabétique mais il est à la limite. |
kenarında olan, eşiğinde olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ces pratiques commerciales sont à la limite de l'illégalité. |
dar kapsamlılık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kısıtlı, kısıtlandırılmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le champ d'action de la police est limité par la loi. |
hız sınırı, hız limiti
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Aux États-Unis, la vitesse maximale autorisée sur les autoroutes est de 65 miles par heure. |
son kullanma tarihi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quelle est la date de péremption de cette brique de lait ? |
en üst limite çıkarmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
kısıtlama, sınırlama
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
son tüketim tarihinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
Fransızca öğrenelim
Artık limité'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
limité ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.