Fransızca içindeki heure ne anlama geliyor?
Fransızca'deki heure kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte heure'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki heure kelimesi saat, saat, saat, saat, saat, zaman, saat, saat, saate göre, ders saati, hızlı, tam olarak, kesin olarak, tam zamanında, az sonra, biraz sonra, şimdi, şimdiye kadar, şimdiye dek, yarım saat, yarım saat, Doğu Saati, başına, her bir...için, ileri gitmek, ne zaman, ne vakit, hareket, kalkış, ilk, geri alınmak, dakik, olaydan önce/olmadan önce, bir saatten az, bir saatin altında, bu zamanlarda, biraz sonra, az sonra, günümüzde, şimdi bile, vakit doldu, şimdilik hoşça kal, yatma zamanı, yatma vakti, yemek vakti, GMT, çay saati, tahmini varış saati, yemek saati, kapanış saati, kapanma saati, Greenwich ortalama saati, yerel saat, mahalli saat, Sıradağlar Saati, geceyarısından sonraki saatler, yaz saati, yaz saati uygulaması, öğle yemeği saati, trafiğin en yoğun olduğu saat, en yoğun zaman, bağımsız çalışma sınıfı, yaz saati, buçuk, hangi saatte, saatte bir, fazla geç, akşam yemeği saati, zamanında, vaktinde, tam zamanında, tam vaktinde, en yoğun, zaman, geç olma, gergin, ayarlamak, yaşına girmek, yaşına basmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
heure kelimesinin anlamı
saatnom féminin (60 dakika) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il faut compter deux heures pour arriver jusqu'ici. Oraya arabayla iki buçuk saatte gidiliyor. |
saatnom féminin (horloge) (belirli bir zaman) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quelle heure est-il ? Il est 3 heures 20. Saat kaç? Üçü yirmi geçiyor. |
saatnom féminin (belirli bir zaman) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'heure de la mort fut enregistrée à 6 h 38 du matin. |
saatnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) À quelle heure doit-il arriver ? |
saatnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) En général, elle passe son heure de déjeuner dans la salle de sport. |
zaman(occasion) (durum anlamında) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'est l'heure de faire la fête ! Mettons nos chaussures ! |
saatnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous sommes à l'heure d'été maintenant. |
saatnom féminin (mesafe) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'hôtel est à deux heures d'ici en voiture. |
saate göre
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Viens ici à six heures précises. |
ders saatinom féminin (Scolaire) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a 6 heures de cours dans une journée d'école. |
hızlı(histoire) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tam olarak, kesin olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les règles doivent être définies précisément. |
tam zamanında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
az sonra, biraz sonra
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mets la table, s'il te plait, le repas sera bientôt prêt. |
şimdi
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ce modèle de voiture n'est pas disponible actuellement. |
şimdiye kadar, şimdiye dek
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les invités devraient être arrivés maintenant : le dîner va refroidir. |
yarım saatnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai couru une bonne demi-heure. // Ça ne me prend qu'une demi-heure pour me préparer le matin. |
yarım saatnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il ne me faut qu'une demi-heure pour me préparer le matin. |
Doğu Saati(Can, anglicisme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
başına, her bir...için
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) |
ileri gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ne zaman, ne vakit
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Quand veux-tu partir ? Ne zaman gidebilirsin? |
hareket, kalkış
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) À son arrivée à l'aéroport, Karen jeta un œil aux départs. |
ilk
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le journal arrive tôt le matin. Gazete sabahın ilk saatlerinde geliyor. |
geri alınmakverbe intransitif (saat) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
dakiklocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) M. Jones est toujours à l'heure et arrive à 9 h 00 précises. // Si tu veux le boulot, tu ferais mieux d'arriver à l'heure pour l'entretien. |
olaydan önce/olmadan öncelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
bir saatten az, bir saatin altında
Il faut moins d'une heure pour aller de Séville à Madrid en avion. |
bu zamanlardalocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Normalement, je suis couché à cette heure-là. À cette heure-ci, tu devrais avoir fini d'étudier pour l'examen. |
biraz sonra, az sonra
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je suis en train de dîner, mais je te rappellerai dans un moment. |
günümüzde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
şimdi bilelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) À l'heure qu'il est, on ne sait toujours pas ce qui s'est passé. |
vakit doldu
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) C'est l'heure : posez vos stylos et rendez vos copies... |
şimdilik hoşça kal(plus proche, plus sûr) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
yatma zamanı, yatma vakti
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les enfants, c'est l'heure d'aller se coucher ! Brossez-vous les dents et enfilez vos pyjamas. |
yemek vakti(France) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
GMTnom féminin (milletlerarası saat) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
çay saati
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tahmini varış saatinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yemek saatinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kapanış saati, kapanma saatinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'heure de fermeture de la plupart des magasins du centre-ville est entre 17 h et 20 h. |
Greenwich ortalama saatinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yerel saat, mahalli saatnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'avion devrait atterrir à 4 h du matin, heure locale. |
Sıradağlar Saatinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Charles est arrivé à Denver un peu après 11 heures à l'heure des Montagnes Rocheuses. |
geceyarısından sonraki saatlernom féminin (figuré : minuit) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'est l'heure du crime, nous devrions vraiment y aller. |
yaz saati, yaz saati uygulamasınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La plupart des pays passent à l'heure d'été en été, bien que la date du changement varie. |
öğle yemeği saatinom féminin (France) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Pourquoi faites-vous cette tête-là ? C'est bientôt l'heure du déjeuner ! |
trafiğin en yoğun olduğu saatnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les rues de la ville sont complètement embouteillées à l'heure de pointe. |
en yoğun zamannom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous sommes arrivés à l'heure de pointe et nous avons donc mis trois heures pour traverser Chicago au plus fort de la circulation. |
bağımsız çalışma sınıfınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yaz saatinom féminin (İngiltere) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
buçuk(heure) (saat) L'école finit généralement à trois heures et demie mais aujourd'hui, nous avons fini à deux heures et demie ! |
hangi saatteadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) À quelle heure est-elle partie ? À quatre heures ou à cinq heures ? İşten hangi saatte çıktı? Saat dörtte mi yoksa beşte mi? |
saatte bir
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Va le voir à toutes les heures pour être sûr qu'il n'a besoin de rien. |
fazla geç
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tu as rendu ton devoir trop tard pour avoir la note maximale. |
akşam yemeği saati
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
zamanında, vaktinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Arrange-toi pour arriver à l'heure pour le début du concert à 19 h. |
tam zamanında, tam vaktinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
en yoğun
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le prix de l'essence augmente généralement en période de pointe. |
zamannom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous avons décidé du lieu de la réunion et ne devons plus que convenir de l'heure et de la date. |
geç olmanom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Je suis désolée de a visite tardive. |
gerginlocution verbale (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
ayarlamakverbe transitif (saat) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Je viens de changer les piles de l'horloge, il va falloir la mettre (or: remettre) à l'heure. |
yaşına girmek, yaşına basmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il est midi passé. |
Fransızca öğrenelim
Artık heure'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
heure ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.