Fransızca içindeki goût ne anlama geliyor?
Fransızca'deki goût kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte goût'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki goût kelimesi tat alma duyusu, tat, lezzet, çeşni, zevk, beğeni, uyum, sevme, beğenme, hoşlanma, zevk, beğeni, takdir, davranış, heves, lezzet, tat, çeşit, tat, lezzet, hafif/bir nebze tat, aromalı, zevk, tadında olmak, kısa deneyim, tadını almak, tadında olmak, süslü, süslü püslü, ağızda kalan tat, önceden tatma, renk katmak, renklendirmek, gizli öneri/eğilim, kötü tat, çeşni katmak, çeşnilendirmek, peynir gibi, peynire benzeyen, peynirimsi, kabuklu yemiş tadında, zevkli, tereyağı tadında, şeftali tadında, lezzetsiz, hoş bir şekilde, zevkli bir şekilde, duyarsızca, düşüncesizce, tatlılık, bir şeyin şekeri/tadı, keskin tat, zevksizlik, güzel tat, ilgisi/merakı olmak, canlandırmak/renklendirmek, renk katmak, münasebetsiz, edepsiz, hayasız, edebe aykırı, tadında olan, et tadında, kalitesiz, adi, bayağı, duyarsız, düşüncesiz, zevksiz, tatlılık, sevimlilik, şirinlik, hoşluk, istek, arzu, (şarap) burukluk, sportiflik, uygunsuzluk, zevk, keskin tat, ilgisini kaybetmek, ilgisini yitirmek, füme (et, vb.), kaba, kalitesizce, adice, bayağıca, kötü izlenim, geri getirmek, revaçta, için, modernleştirmek, modernize etmek, yenileştirmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
goût kelimesinin anlamı
tat alma duyusunom masculin (sens) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Depuis que j'ai subi cette opération au nez, j'ai perdu tout sens du goût. Burun ameliyatı olduktan sonra tat alma duyumu kaybettim. |
tat, lezzet, çeşni
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le goût est agréable mais très sucré. Yemeğin tadı güzel, ancak biraz fazla tatlı. |
zevk, beğeninom masculin (faculté esthétique) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Elle a un goût unique pour ce qui est de la décoration. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Zevk sahibi bir dekoratördü. |
uyumnom masculin (en adéquation) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les décorations étaient de bon goût. |
sevme, beğenme, hoşlanma(pour une chose) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Elle a un goût pour tout ce qui concerne la Rome antique. |
zevk, beğeninom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Aucune de leurs chaussures n'était à mon goût. |
takdirnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Je n'ai développé un goût pour l'art qu'après 40 ans. |
davranışnom masculin (comportement social) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il est de mauvais goût de renoncer à la dernière minute. |
heves
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
lezzet, tat
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Cette pomme n'a presque pas de saveur. |
çeşit
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ces bonbons à la gelée se déclinent en une centaine de goûts différents (or: de saveurs différentes). |
tat, lezzet
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
hafif/bir nebze tat
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les choux de Bruxelles sont peut-être passés parce qu'ils ont un goût bizarre. |
aromalı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La petite fille a choisi un milkshake au goût de fraise. |
zevknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Depuis qu'il a déménagé en Italie, George a pris goût aux costumes chers. |
tadında olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ce gâteau a un goût de banane. |
kısa deneyim
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai déjà eu un avant-goût de ton humour et tu n'es pas aussi drôle que tu le penses ! |
tadını almakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'apprécie énormément la texture des aliments, mais je ne sens pas le goût. |
tadında olmaklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ça a le goût du poulet. |
süslü, süslü püslü(soirée, événement) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
ağızda kalan tatnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Cette bière a un arrière-goût métallique. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Şarap içtikten sonra ağzımda kalan tadı sevmiyorum. |
önceden tatmanom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
renk katmak, renklendirmek(une soirée, un événement) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
gizli öneri/eğilim
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kötü tatnom masculin (figuré) (mecazlı) Jo était impatiente de rencontrer enfin son héros, même si ses commentaires sur les femmes lui laissaient un arrière-goût déplaisant. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Çok sevdiğim öğretmenimin kadınlar hakkında yaptığı yorumlar bende kötü bir tat bıraktı. |
çeşni katmak, çeşnilendirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a aromatisé le glaçage avec quelques gouttes d'eau de rose. |
peynir gibi, peynire benzeyen, peynirimsi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je crois que j'ai des biscuits au fromage dans le placard. |
kabuklu yemiş tadında
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cet assaisonnement a un goût de noisettes ; es-tu sûr qu'il ne contient pas de cacahouètes ? |
zevklilocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je trouvais que la peinture rouge de la chambre était de bon goût mais Derek la détestait. |
tereyağı tadındalocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şeftali tadında
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
lezzetsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hoş bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les exposants sur ce marché présentent toujours bien leurs produits. |
zevkli bir şekildelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
duyarsızca, düşüncesizcelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Certains ont accusé l'humoriste de se comporter avec mauvais goût. |
tatlılık, bir şeyin şekeri/tadınom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le goût sucré du gâteau était trop prononcé ; Elisabeth s'est dit de ne pas oublier de réduire la quantité de sucre la prochaine fois qu'elle le ferait. |
keskin tat
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ce bonbon a un goût très fort. Il est acide mais délicieux ! |
zevksizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai toujours eu mauvais goût en matière de vêtements. |
güzel tatnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'est un petit vin sans prétention mais il a bon goût. |
ilgisi/merakı olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'ai toujours eu un penchant pour la grande vie. |
canlandırmak/renklendirmek, renk katmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
münasebetsiz, edepsiz, hayasız, edebe aykırı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les tenues vestimentaires indécentes (or: inconvenantes) ne sont pas admises sur le campus. |
tadında olanlocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le médecin m'a donné un médicament au goût désagréable. |
et tadında
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kalitesiz, adi, bayağı(resmi olmayan dil) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'aime les vêtements de qualité supérieure et je ne vais pas porter une veste aussi bas de gamme que celle-ci ! |
duyarsız, düşüncesizlocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'était un commentaire de mauvais goût. |
zevksizlocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tatlılık, sevimlilik, şirinlik, hoşluk
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Adam a croqué dans la fraise, savourant son goût sucré. |
istek, arzu(figuré) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Frank a un goût prononcé pour les voitures de luxe et la hi-fi. |
(şarap) burukluk(vin) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) En tant qu'amateur de vin, Aaron apprécie le goût sec du vin rouge. |
sportiflik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
uygunsuzluknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai trouvé que c'était une blague de mauvais goût. |
zevknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Éric a bon goût en matière de vêtements. |
keskin tat
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ce cheescake a un très fort goût de citron. |
ilgisini kaybetmek, ilgisini yitirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'ai perdu tout intérêt pour la politique : je m'en fiche qui gagne ou qui perd. |
füme (et, vb.)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les hamburgers ont un bon goût de fumé qui vient du grill. |
kabalocution adjectivale (jugement, humour,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La remarque de mauvais goût du professeur à propos des élèves stupides a offensé beaucoup de parents. La blague raciste de l'humoriste était de mauvais goût. |
kalitesizce, adice, bayağıcalocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La maison était décorée avec mauvais goût dans des tons criards. |
kötü izlenim
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'incident m'a laissé un mauvais goût dans la bouche. |
geri getirmek(eski bir modayı, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les stylistes à Paris ont décidé de remettre la mini-jupe à la mode (or: au goût du jour). |
revaçta
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les bars à cocktails ne sont plus en vogue. |
içinpréposition (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Ce film était trop long pour moi (or: pour ma part). Bu film benim için çok uzundu. |
modernleştirmek, modernize etmek, yenileştirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Nous avons remis la maison au goût du jour après avoir emménagé. Taşındıktan sonra evimizi modernize ettik. |
Fransızca öğrenelim
Artık goût'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
goût ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.