İngilizce içindeki sweet and sour ne anlama geliyor?
İngilizce'deki sweet and sour kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte sweet and sour'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki sweet and sour kelimesi tatlı, şekerli, tatlı, hoş, sevimli, tatlı, şirin, tatlı, hoş, hoş, şekerleme, şeker, tatlı, nazik, sevgili, temiz, mis gibi, tatlılıkla, tatlı bir şekilde, tatlı, dolmalık biber, tatlı biber, evim güzel evim, az ve öz, kısa ve öz, aşırı duygusal, aşırı tatlı, iç bayıltıcı, tatlı rüyalar, bezelye çiçeği, canım, tatlı patates, en etkili nokta, tatlıya düşkünlük anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
sweet and sour kelimesinin anlamı
tatlı, şekerliadjective (sugary) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) This dessert is very sweet. Bu baklava çok tatlı. |
tatlıadjective (not salted) (tuzsuz) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I prefer sweet snacks to salty ones. |
hoş, sevimli, tatlı, şirinadjective (figurative (lovable) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) You have a sweet dog. Çok şeker bir çocuğun var. |
tatlı, hoşadjective (figurative (pleasing to the ear) (melodi, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The band played a sweet melody. |
hoşadjective (figurative (pleasing to the smell) (koku) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A sweet odour came from the kitchen. |
şekerleme, şekernoun (UK, often plural (piece of candy) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We don’t keep any sweets in the house. |
tatlıadjective (water: drinkable) (içilebilir su) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) This fountain delivers sweet water. |
nazikadjective (amiable, kind) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) James is a sweet man. |
sevgiliadjective (beloved) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Happy birthday to my dear, sweet mother! |
temiz, mis gibiadjective (air: clean) (hava) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) We breathed the sweet air of the forest. |
tatlılıkla, tatlı bir şekildeadverb (informal (sweetly) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He talked sweet to his sister so she would help him with his homework. |
tatlınoun (taste: sweetness) (tatlılık) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) James prefers salty to sweet. |
dolmalık bibernoun (vegetable: mild pepper) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Bell peppers are often used in a salad. |
tatlı bibernoun (plant: bears peppers) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I planted tomatoes, hot peppers, and bell peppers in my garden last year. |
evim güzel evimexpression (preference for own home) |
az ve öz, kısa ve özadjective (brief, concise) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He kept his answers to the police short and sweet. |
aşırı duygusaladjective (figurative (overly sentimental) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) That movie was so sickly sweet that I had to leave before it finished. |
aşırı tatlı, iç bayıltıcıadjective (cloying, too sugary) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Her apple pie was so sickly sweet it made my teeth hurt! The smell of jasmine at night in the tropics is sickly sweet. |
tatlı rüyalarinterjection (informal (sleep well) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Sweet dreams, my love; see you in the morning. |
bezelye çiçeğinoun (sweet-smelling flowering vine) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Sweet pea blossoms are very fragrant. |
canımnoun (informal, figurative (term of affection) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My little sweet pea kissed me before he went to bed for the night. |
tatlı patatesnoun (root vegetable) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Sweet potato pie is a common dish in the cuisine of the American South. I like sweet potatoes with grated cheese on them. |
en etkili noktanoun (figurative (most favourable point) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tatlıya düşkünlüknoun (figurative (fondness for sugary foods) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My little boy has a very sweet tooth: he'll eat anything sugary. |
İngilizce öğrenelim
Artık sweet and sour'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
sweet and sour ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.