İngilizce içindeki raised ne anlama geliyor?
İngilizce'deki raised kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte raised'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki raised kelimesi yükseltilmiş, (yukarı) çıkarılmış, kaldırılmış, yetiştirilmiş, rölyefli, kabartmalı, kalkık, toplanan, toplanmış, (boyunu) yükseltmek, havaya kaldırmak, yükseltmek, açmak, artırmak, artırmak, toplamak, artırmak, yükseltmek, çocuk büyütmek, çocuk yetiştirmek, yetiştirmek, kaldırmak, artış, artış, maaş zammı, maaş artışı, açmak, inşa etmek, toplamak, neden olmak, yol açmak, sebep olmak, beslemek, yetiştirmek, ortaya atmak, yükseltmek, çıkarmak, yükseltmek, artırmak, kaldırmak, son vermek, kaldırmak, bağlantı kurmak, bağlantı sağlamak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
raised kelimesinin anlamı
yükseltilmiş, (yukarı) çıkarılmış, kaldırılmışadjective (elevated) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) She sat on the raised border of the garden. Bahçenin yükseltilmiş duvarına oturdu. |
yetiştirilmişadjective (cultivated or reared) (ekin, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) That was our first ever crop of peas raised. |
rölyefliadjective (in relief) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) They admired the raised designs on the columns. |
kabartmalıadjective (embossed) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Look at the raised illustrations in this book. |
kalkıkadjective (lifted) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The fabric had a raised pattern. |
toplanan, toplanmışadjective (earned for charity) (bağış, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The money raised will go to charities. |
(boyunu) yükseltmektransitive verb (height: increase) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) We raised the beach umbrella by six inches. Plaj şemsiyesini altı santim kadar yükselttik. |
havaya kaldırmaktransitive verb (lift into air) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Raise your hand if you have a question. |
yükseltmek, açmaktransitive verb (increase: volume) (ses) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Would you raise the volume so I can hear it? Duyamıyorum, sesini biraz açar mısınız? |
artırmaktransitive verb (intensity: increase) (yoğunluğu, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Guys, we need to raise our level of play or we won't win the game. |
artırmaktransitive verb (salary: increase) (maaş, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The company raised everybody's salary by 3%. |
toplamaktransitive verb (money: collect) (para) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) We raised five thousand dollars for the charity. Yardım kurumu için beş bin dolar topladık. |
artırmak, yükseltmektransitive verb (price, rent: increase) (fiyat, kira, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The landlord raised the rent by one hundred dollars a month. Ev sahibi kirayı yüz dolar artırdı. |
çocuk büyütmek, çocuk yetiştirmektransitive verb (children: rear) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) We raised the children to be respectful of their parents. Çocuklarımızı anne babalarına saygılı olacak şekilde yetiştirdik. |
yetiştirmektransitive verb (crops: cultivate) (ekin) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Many farmers in Ohio raise corn. |
kaldırmaktransitive verb (head: tilt upwards) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He raised his head once he heard his name. |
artışnoun (increase) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The raise in prices made housing difficult to afford. Ev fiyatlarındaki artış ev sahibi olmayı güçleştirdi. |
artışnoun (US, informal (rise: increase amount) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The 10% raise in prices made things too expensive. |
maaş zammı, maaş artışınoun (US, informal (pay rise: increase in pay) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He got a raise of 4%. Maaşında yüzde dörtlük bir artış oldu. |
açmaktransitive verb (window: open) (pencere, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Let's raise the windows to allow some fresh air in here. |
inşa etmektransitive verb (structure: erect) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) It took the company three weeks to raise a barn there. |
toplamaktransitive verb (support: rally) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The political party tried to raise support among voters. |
neden olmak, yol açmak, sebep olmaktransitive verb (provoke, rouse) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The opposition raised a commotion in the House of Deputies. |
beslemek, yetiştirmektransitive verb (animals: rear) (hayvan) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The farmer who lives there raises sheep. |
ortaya atmaktransitive verb (bring up: issue, objection, etc) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He raised a question about finances to the board of directors. Someone at the meeting raised the idea of finishing work early on Fridays. |
yükseltmektransitive verb (animate) (moral, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The success of his novel raised his spirits. |
çıkarmaktransitive verb (stir up, lead) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The community leader raised a protest over the new laws. |
yükseltmektransitive verb (promote: in rank) (rütbe, makam, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) After his bravery in battle, he was raised to the rank of major. |
artırmaktransitive verb (poker bet: increase) (poker, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I match your bet, and raise you five. |
kaldırmaktransitive verb (bridge: lift) (köprü, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) They raised the road's drawbridge to allow the boat through. |
son vermek, kaldırmaktransitive verb (military: siege) (askeri kuşatma, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The attacking army raised their siege of the walled city after a month. |
bağlantı kurmak, bağlantı sağlamaktransitive verb (radio: make contact) (telsiz, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Try to raise headquarters, if that old transmitter still works. |
İngilizce öğrenelim
Artık raised'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
raised ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.