Fransızca içindeki sauter ne anlama geliyor?
Fransızca'deki sauter kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte sauter'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki sauter kelimesi zıplamak, hoplamak, sınıf atlamak, atlamak, aniden kalkmak, atlamak, atlamak, geçmek, gitmemek, üzerinden atlamak, katılmamak, zıplamak, sevişmek, seks yapmak, büyük ilerleme kaydetmek, engel atlamak, üzerinden atlamak, üzerinden atlamak, atmak, atmak, atılmak, atlamak, sıçramak, hoplamak, bozulmak, patlamak, atlamak, sıçramak, -i ileri sarmak, cinsel ilişkiye girmek, kısa devre yapmak, fırlamak, aşmak, sikmek, ip atlamak, patlatmak, havaya uçurmak, paraşütle atlamak, saldırmak, atlamak, binmek, sekmek, seke seke yürümek, aniden çıkışmak, binmek, fırsattan istifade etmek, atlama ipi, eleştirmek, fırsatı kabul etmek, tehlikeyi/riski göze alarak bir işe girişmek, anlaşılmak, hava dalışı yapmak, -e atlamak, -den atlamak, -den aşağı atlamak, üstüne atlamak, üstünden atlamak, dikkat çekmek, dalmak, kapmak, havada kapmak, tehlikeyi/riski göze alarak bir işe girişmek, fırsata hiç düşünmeden atlamak, (yere) paraşütle inmek, bungee atlayışı yapmak, sırıkla atlamak, -in üzerine atlamak, yakalamak, ele geçirmek, atlamak, paraşütle atlamak, (üzerinden) atlamak, sıçramak, sote yapmak, tavada hafifçe çevirerek kızartmak, ip atlamak, saldırmak, önüne gelenle yatmak, malum olmak, az yağda kızartmak, üstünden atlamak, rastlamak, sıçramak, üstünden atlamak, üzerinden atlamak, üstünden atlamak, sudan havaya atlamak, patlatmak, patlatmak, havaya uçurmak, bozmak, üzerinden atlatmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
sauter kelimesinin anlamı
zıplamak, hoplamakverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il sautait sur place pour se réchauffer. Isınmak için bir yukarı bir aşağı zıpladı. |
sınıf atlamakverbe transitif (Éducation : une classe) (okul) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mes parents refusaient que leur enfant saute le CE2. |
atlamakverbe transitif (sınıfı, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) John a sauté un grade en récompense de sa bravoure. |
aniden kalkmak(iskemleden, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il fit un bond de sa chaise quand il s'aperçut qu'il ne voyait pas l'enfant. |
atlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Mon conseil est de passer le deuxième plat et de garder de la place pour le poisson. Menüdeki ikinci yemeği atlayıp balığa yer bırakmanı tavsiye ederim. |
atlamak, geçmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Jeanne est au téléphone, du coup, elle m'a dit qu'elle passait son tour. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Kitapta üç bölümü okumadan atladı (or: geçti). |
gitmemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Je ne suis pas allée à la réunion car j'avais trop à faire. Oğlunun bütün hafta okulu astığını veli toplantısında öğrendi. |
üzerinden atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il sauta par-dessus la flaque pour éviter de se mouiller les pieds. Ayakkabıları ıslanmasın diye su birikintisinin üzerinden atladı. |
katılmamakverbe transitif (figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a sauté cette partie, mais jouera dans la prochaine. |
zıplamakverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
sevişmek, seks yapmak(familier, vulgaire) (birisiyle) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ses potes crèvent tous d'envie de savoir s'il la saute. |
büyük ilerleme kaydetmekverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
engel atlamak(yarış) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Jaime a sauté la clôture et s'est enfui. |
üzerinden atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le cheval a sauté la barrière et s'est enfui. |
üzerinden atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
atmak(fusible) (sigorta, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La surtension a fait griller le fusible. |
atmakverbe intransitif (plomb) (sigorta) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
atılmakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
atlamak(figuré) (bölümü, sayfayı, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Lisez le chapitre 2 et 4 mais sautez (or: passez) le 3. |
sıçramakverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
hoplamakverbe intransitif (lapin) (tavşan) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le lapin bondissait et reniflait dans son enclos. |
bozulmak(appareil) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le moteur a lâché, et nous avons dû rentrer à pied. |
patlamakverbe intransitif (bomba, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La bombe explosa et fit énormément de bruit. |
atlamak, sıçramakverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Kyle a bondi (or: a sauté) par-dessus la clôture. |
-i ileri sarmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il m'arrive souvent de passer rapidement les parties ennuyeuses des films. |
cinsel ilişkiye girmek(familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il baise tout ce qu'il voit. |
kısa devre yapmak(Électricité) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le circuit entier s'est mis en court-circuit. |
fırlamakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Trouvant le bon moment pour saisir sa proie, le léopard a bondi (or: sauté). |
aşmakverbe transitif (un obstacle) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le coureur a franchi toutes les haies. Koşucu tüm engelleri aştı. |
sikmekverbe transitif (vulgaire) (kaba, argo) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ses baisers sulfureux lui ont donné envie de la baiser. |
ip atlamaklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Les enfants sautaient à la corde et jouaient à la marelle dans la cour. |
patlatmak, havaya uçurmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ils ont fait exploser (or: fait sauter) le dépôt de munitions de l'ennemi. |
paraşütle atlamaklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Oui, nous voulons sauter en parachute deux fois la semaine prochaine. Je dois préparer mon parachute. |
saldırmak(figuré, familier : attaquer) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Trois types m'ont sauté dessus et ont volé mon porte-monnaie. |
atlamak, binmek(figuré : embarquer rapidement) (trene, arabaya, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'ai sauté dans le train qui allait vers le sud. |
sekmek, seke seke yürümek(personne) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Hailey sautillait dans la pièce à la recherche de sa deuxième chaussure. |
aniden çıkışmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ian a tendance à attaquer (or: à se défendre) s'il pense qu'il est personnellement critiqué. |
binmek(un véhicule) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quand je vais en ville, je prends généralement un bus plutôt que la voiture. |
fırsattan istifade etmek(une occasion) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le danseur a saisi l'occasion d'auditionner pour le Ballet royal. |
atlama ipinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les petites filles jouaient à la corde à sauter. |
eleştirmek(figuré, familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il saute à la gorge de ses employés à la moindre de leur erreur. |
fırsatı kabul etmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quand ma grand-mère m'a proposé de venir avec elle en Angleterre, j'ai sauté sur l'occasion. |
tehlikeyi/riski göze alarak bir işe girişmek(figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Allez, je me jette à l'eau : je me fais faire un tatouage ! |
anlaşılmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tout d'un coup, l'énormité de ce que j'avais fait m'apparut. |
hava dalışı yapmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Bert aime le frisson qu'il ressent lorsqu'il saute en parachute. |
-e atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Roy a sauté dans la rivière pour sauver l'homme de la noyade. |
-den atlamak, -den aşağı atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle avait peur de sauter du plongeoir le plus élevé. |
üstüne atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Arrêtez de sauter sur le lit, les enfants. |
üstünden atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Yvonne a sauté par dessus la barrière et a embarqué dans le train sans payer. |
dikkat çekmeklocution verbale (figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) C'est vraiment quelque chose qui saute aux yeux. |
dalmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mike a marché au bord de la piscine, a hésité un moment puis a sauté dedans. |
kapmak, havada kapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les spectateurs ont sauté sur les derniers billets. |
tehlikeyi/riski göze alarak bir işe girişmek(figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Après s'être fréquentés pendant un an, ils ont décidé de se jeter à l'eau et de se marier. |
fırsata hiç düşünmeden atlamaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
(yere) paraşütle inmeklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Les secouristes ont dû sauter en parachute pour venir en aide aux victimes piégés. |
bungee atlayışı yapmaklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
sırıkla atlamakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) C'est en sautant à la perche qu'il a gagné sa médaille d'or olympique. |
-in üzerine atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le renard s'est jeté sur le lapin et l'a emporté. L'officier s'est jeté sur l'homme armé et l'a désarmé. |
yakalamak, ele geçirmek(figuré) ((fırsat, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) S'ils me proposaient un travail, je sauterais dessus. |
atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a sauté dans la piscine et a crié en touchant l'eau glacé. |
paraşütle atlamakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le pilote a sauté de l'avion juste avant que son avion ne percute les arbres. |
(üzerinden) atlamak, sıçramak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) En fuyant la police, le criminel a sauté par-dessus la barrière. |
sote yapmak, tavada hafifçe çevirerek kızartmakverbe transitif (Cuisine) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Jessica a fait sauter du poulet et des brocolis pour le dîner. |
ip atlamaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les boxeurs sautent à la corde pour améliorer leur endurance et leur rythme. |
saldırmak(attaquer) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le lion a sauté sur l'antilope. |
önüne gelenle yatmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
malum olmak(figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'inspecteur buvait son thé quand soudain la réponse lui a sauté aux yeux : c'était le majordome le coupable. |
az yağda kızartmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ne mets pas trop d'huile dans la poêle quand tu feras sauter le poulet et les piments. |
üstünden atlamaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Jim sauta par-dessus la clôture et se retrouva dans le jardin du voisin en un clin d’œil. |
rastlamaklocution verbale (figuré : d'une personne) (birisine) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
sıçramak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La grenouille saute de la feuille de nénuphar. |
üstünden atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) En un seul bond, Adam a sauté par-dessus la barrière. |
üzerinden atlamak, üstünden atlamak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La foule s'est mise à sauter par-dessus les barrières de sécurité et la police ne pouvait pas les en empêcher. |
sudan havaya atlamakverbe intransitif (baleine) (balina) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Depuis leur bateau de croisière, les touristes voyaient la baleine sauter hors de l'eau. |
patlatmakverbe transitif (un peu familier : faire exploser) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les artificiers ont fait sauter le pont. |
patlatmak, havaya uçurmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'ouvrier a fait exploser les charges posées placées dans la mine. |
bozmakverbe transitif (un appareil électrique) (elektrikli alet) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
üzerinden atlatmaklocution verbale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le cavalier fit sauter (or: franchir) la barrière à son cheval. |
Fransızca öğrenelim
Artık sauter'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
sauter ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.