Fransızca içindeki bonne ne anlama geliyor?
Fransızca'deki bonne kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte bonne'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki bonne kelimesi amaç, gaye, iyi, güzel, doğru, yemek kuponu, güzel, iyi, uygun, münasip, indirim kuponu, sağlıklı, sağlığa yararlı, yararlı, faydalı, iyi, hayır sahibi, yetkin, doğru, saygın, değerli, incelikli, çalışan, işler durumdaki, bozulmamış, taze, tadı güzel, leziz, lezzetli, akıllıca, akıllı, esaslı, verimli, dindar, dini bütün, dinine bağlı, sadık, iyi, elverişli, en uygun, çizginin içinde, tamam, oldu, peki, fayda, yarar, kupon, sağlam, artık, peki, peki, pekala, yenilebilir, yenebilir, lezzeti yerinde, kaliteli, ne yapalım, uzman, hazır, iyi, keyifli, lezzetli, leziz, sıhhatli, sağlıklı, sıhhatli, uygun, yerinde, hakiki, gerçek, iyi, yolunda, yetenekli, kabiliyetli, haklı, ince, tamı tamına, yerinde, yetenekli, bol, eğlenceli, komik, hatırı sayılır, layık, tamam, iyi, doğru, tam, gerçek, (roman) iyi karakter, kahraman, samimi, yakın, espri, hizmetçi kız, hizmetçi, uşak, temizlikçi, yardımcı, erdem, fazilet, -e yeteneği olmak, -e kabiliyeti olmak, -de iyi olmak, düşük gelirli, çabuk, çabucak, kahretsin, lanet olsun, günaydın, iyi sabahlar, avantaj, olumlu yön, cesaret, yüreklilik, mertlik, tıka basa yeme, eski/değersiz eşya, döküntü eşya, akıllılık, centilmen/sportmen erkek, uygun bulmak, beklemek, anlayışlı, uygun, münasip, buyur etmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
bonne kelimesinin anlamı
amaç, gaye
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) À quoi bon poser toutes ces questions si personne n'y répond ? |
iyi, güzeladjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a travaillé dur pour obtenir de bonnes notes cette année. |
doğru(réponse,...) (yanlış olmayan) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quelle est la bonne réponse à cette question ? Bu sorunun doğru yanıtı nedir? |
yemek kuponunom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Voici un bon (or: coupon) pour un paquet gratuit de céréales. |
güzel, iyi(hava, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est une bonne opportunité. Tu devrais la saisir. |
uygun, münasipadjectif (façon,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce n'est pas la bonne façon de mettre la table. Tu as mis les verres du mauvais côté des couverts. |
indirim kuponunom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La carte de membre inclut un bon (or: coupon) de 20% de réduction. |
sağlıklı, sağlığa yararlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'huile de foie de morue serait bonne pour toi. |
yararlı, faydalı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Marcher au moins trente minutes par jour est bon pour la santé. |
iyi, hayır sahibi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est un homme bon. İyi adamdır. |
yetkinadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est une très bonne comptable. |
doğruadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Bonne réponse ! Cevabın doğru. |
saygın, değerli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tu as ruiné la bonne réputation de notre famille. |
incelikliadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a bon goût en matière de vins. |
çalışan, işler durumdakiadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il faut parler dans ma bonne oreille si tu veux que j'entende. |
bozulmamış, taze
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce lait est-il encore bon ? O süt hâlâ taze mi? |
tadı güzel, leziz, lezzetliadjectif (goût) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cette pomme est vraiment bonne. |
akıllıca, akıllıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ces actions ont été un bon investissement. |
esaslı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cette maison a besoin d'un bon nettoyage. |
verimliadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il y a de bonnes terres dans cette partie du pays. |
dindar, dini bütün, dinine bağlıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est un bon Catholique. |
sadıkadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est un bon syndicaliste. |
iyiadjectif (Sports : balle,...) (servis atışı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Son premier service était bon. |
elverişli(moment,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est le bon moment pour commencer un nouveau boulot. |
en uygunadjectif (endroit,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle est toujours au bon endroit au bon moment. |
çizginin içinde(Sports : balle) (spor) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La balle était dedans ! Elle a gagné le match ! |
tamam, oldu, peki
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Alors ! Qui va faire le café ? |
fayda, yarar
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a beaucoup de bonnes choses dans cette idée. |
kuponnom masculin (coupon) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Un bon dans le journal local permettait d'obtenir deux repas pour le prix d'un au nouveau restaurant français. |
sağlamadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce cheval est un bon choix. |
artıkadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Bon, soyez sages ! |
pekiinterjection (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Bon, en quoi puis-je être utile désormais ? |
peki, pekalainterjection (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Bon, je vais voir ce que je peux faire. |
yenilebilir, yenebilir, lezzeti yerinde(nourriture) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les apéritifs étaient chers mais très bons. |
kaliteli(nourriture surtout) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Est-ce que ma choucroute est bonne ? |
ne yapalıminterjection (familier) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
uzman
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tu peux m'aider à rouler cette pâtisserie ? Il paraît que tu es bon en cuisine. Hamuru açmama yardım eder misin? Yemek pişirme konusunda uzman olduğunu duydum. |
hazıradjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est bon pour une promotion au printemps. |
iyiadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sa bonne prestation pourrait lui faire gagner une place dans l'équipe. |
keyifliadjectif (musique...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
lezzetli, leziz(nourriture) (yiyecek) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) À la fête, il y avait du fromage à tartiner délicieux. |
sıhhatliadjectif (mine) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Après un mois de camping, les enfants avaient bonne mine. |
sağlıklı, sıhhatli(santé) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'ai un bon système immunitaire. |
uygun, yerindeadjectif (moment) (zaman) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cela semblait un bon moment pour annoncer ses projets à ses parents. |
hakiki, gerçekadjectif (selon les attentes) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a prouvé que c'était une bonne infirmière et qu'elle avait la vocation. |
iyi, yolundaadjectif (fonctionne bien) (iş) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tout est bon avec la construction. |
yetenekli, kabiliyetli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle est bonne aux mots croisés. Bulmaca çözmede çok yeteneklidir. |
haklıadjectif (légitime) (sebep, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a de bonnes raisons de se plaindre. |
ince
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce fut un bon moyen de réduire la tension dans le groupe. |
tamı tamınaadjectif (figuré : somme) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les voleurs s'en sont tirés avec un bon million. |
yerinde
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce n'est pas le bon moment pour poser ce type de questions. |
yetenekliadjectif (compétences) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lance est un bon défenseur. |
boladjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il lui donna une bonne portion de pommes de terre. |
eğlenceli, komikadjectif (plaisanterie) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a raconté une bonne plaisanterie et tout le monde a ri. |
hatırı sayılır(quantité) (miktar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
layık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ces bottes sont bonnes pour la poubelle. |
tamam, iyi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Vous êtes garé en face ? C'est bien. Yolun karşısına mı park ettin? Tamam (or: iyi). |
doğru, tam, gerçek
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le chef cuisinier a montré la façon correcte de retirer la peau du poulet. Aşçıbaşı, tavuğun tüylerinin doğru olarak nasıl yolunacağını bize gösterdi. |
(roman) iyi karakter, kahraman
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mais qui sont les gentils et qui sont les méchants ? |
samimi, yakın(dost, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jill et moi sommes des amis proches. |
esprinom féminin (blague, plaisanterie : familier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il en a sorti une bonne l'autre jour. |
hizmetçi kıznom féminin (domestique) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La gouvernante dit à la bonne de nettoyer la cuisine. |
hizmetçi, uşak, temizlikçi, yardımcı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Avant la Seconde Guerre mondiale, beaucoup de foyers britanniques avaient des domestiques. |
erdem, fazilet
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a toujours une part de bien dans un individu. |
-e yeteneği olmak, -e kabiliyeti olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
-de iyi olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ma frangine est bonne en maths, mais je suis meilleur en langues. |
düşük gelirliadjectif (quartier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Marion achète des maisons dans des quartiers populaires, puis les vend après les avoir rénovées. |
çabuk, çabucak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
kahretsin, lanet olsun(très familier) (argo, saldırgan) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Arrête de m'interrompre, merde ! |
günaydın, iyi sabahlar
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Bonjour ! Tu es bien matinal aujourd'hui ! |
avantaj, olumlu yön
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a plusieurs avantages à fréquenter une université prestigieuse. |
cesaret, yüreklilik, mertlik(familier) (resmi olmayan dil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tıka basa yeme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
eski/değersiz eşya, döküntü eşya
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
akıllılık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Est-ce que tu remets en question la raison de ma décision de me marier ? |
centilmen/sportmen erkek(anglicisme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
uygun bulmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ses parents n'appréciaient pas son nouveau copain. |
beklemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
anlayışlı(personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
uygun, münasip(célibataire) (eş, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle invita plusieurs célibataires convoités à la fête dans l'espoir que sa fille tombe amoureuse de l'un d'eux. |
buyur etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Nous l'avons accueillie à la fête. Arkadaşını partiye buyur etti. |
Fransızca öğrenelim
Artık bonne'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
bonne ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.