Fransızca içindeki avoir ne anlama geliyor?
Fransızca'deki avoir kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte avoir'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki avoir kelimesi kredi mektubu, sahip olmak, sahip olmak, (hastalığı) olmak, sahip olmak, sahip olmak, -si olmak, -si bulunmak, almak, -miş, -mış, almak, öç almak, intikam almak, misafir etmek, konuk etmek, almak, teslim almak, -dır, -dir, almak, eline geçmek, (hastalığa) yakalanmak, (hasta) olmak, yakalamak, almak, hissetmek, sahip olmak, kandırmak, karşılaşmak, sivilcelenmek, ayırmak, muzdarip, borçlanmak, kandırmak, sahip olmak, elinde tutmak, meşgul olmak, uğraşmak, olmak, basmak, yetişmek, belirleyici özelliği olmak, kapmak, sahip olmak, -si olmak, malik olmak, başlatma, beslemek, geçmek, -dır, -dir, bulunmak, mevcut olmak, var olmak, yaşında olmak, -ebilmek, -abilmek, zengin olmak, varlıklı olmak, muhtemel, olası, nitelikli, yeterli, korkmuş, yorgun, bitkin, şüphe eden, kuşku duyan, lanetlenmiş, karizmatik, etkileyici/çekici, kararsız, zihni bulanık, solgun, soluk (beniz, vb.), çok aç, kurt gibi aç, yerinde duramayan, kıpır kıpır, dar görüşlü, açık renk saçlı, doğrudan, acı içinde, nefessiz kalmış, soluksuz kalmış, keyifsiz, enerji, ani baş dönmesi, abur cubur yiyecek, çok karışık/karmakarışık şey, fikrini açıklamak, fikrini söylemek, karıncalanmak, borçlu olmak, korkmak, (beceri, vb.) körelmiş, zayıflamış, iltihaplı, iltihaplanmış, emin, sesi kısılmış, sırrı paylaşan, sırra ortak olan, idrar, (sınavda, vb.) başarısız not, F (kaldı) notu, izlemek, üzülmek, acı içinde olmak, başarıyla sonuçlanmak, muvaffakiyetle sonuçlanmak, inanmak, güvenmek, acımak, kederli, hüzünlü, efkarlı, kramp girmiş, kasılmış, (kişi) tembelleşmiş, hamlamış, bol, bağlantılı, çok hasta, işeme, çiş yapma, kısa bir süre çarpışmak, kasılmak, orgazm olmak, sınır oluşturmak, romantikleştirmek, romantik hale getirmek, pes ettirmek, donanımlı, yüksekler, etkilemek, etkilemek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
avoir kelimesinin anlamı
kredi mektubu
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le magasin m'a repris mes articles et m'a fait un avoir de 30 €. |
sahip olmakverbe transitif (posséder) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a une grande maison et deux voitures. Büyük bir eve ve iki otomobile sahiptir. |
sahip olmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle a une très forte personnalité. Güçlü bir kişiliğe sahiptir. |
(hastalığı) olmakverbe transitif (une maladie) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle a la grippe en ce moment. Şu anda gribi vardır. |
sahip olmakverbe transitif (famille) (çocuk) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ils ont deux filles et un fils. |
sahip olmak, -si olmak, -si bulunmakverbe transitif (à l'esprit) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle a un tas de projets. Bir sürü planı vardır. |
almakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Pourrais-je avoir une autre tasse de thé ? Bir bardak daha çay alabilir miyim lütfen? |
-miş, -mış(pour former le passé) Nos avons gagné la course. |
almak(une note) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) J'ai eu un A en espagnol. |
öç almak, intikam almak(se venger) (birisinden) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je t'aurai ! |
misafir etmek, konuk etmek(des personnes) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Nous avons du monde à dîner demain. |
almak, teslim almakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Tu as eu les résultats de ton examen ? |
-dır, -dir(durum bildirir) Barry est malade. Barry hastadır. |
almak, eline geçmek(un message, une lettre) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) As-tu reçu le message que je t'ai envoyé ? |
(hastalığa) yakalanmak, (hasta) olmak(une maladie, familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a attrapé la grippe et a dû rester à la maison. Gribe yakalandı (or: grip oldu) ve evde istirahat etmek zorunda kaldı. |
yakalamak(un voleur,...) (kişi) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La police a fini par l'attraper. |
almak(une note,...) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) J'ai eu une bonne note à ma dissertation. |
hissetmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
sahip olmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu as un sacré toupet pour me parler sur ce ton ! // James a une grande collection de disques. |
kandırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ne te laisse pas avoir par ses âneries. |
karşılaşmak(un accident) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a eu un accident en allant au tribunal. |
sivilcelenmek(sur visage : des boutons, une éruption) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) J'ai mangé trop de sucre et maintenant, j'ai des boutons. |
ayırmakverbe transitif (du temps) (zaman) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) As-tu le temps de m'aider quelques minutes? |
muzdaripverbe transitif (une maladie) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a la grippe en ce moment et ne peut donc pas aller à la fête. |
borçlanmakverbe transitif (une dette,...) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il a une ardoise au bar du quartier. // Ce commerce a un gros découvert depuis l'année dernière. |
kandırmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il réalisa qu'il s'était fait avoir quand il constata que l'appareil qu'il venait d'acheter n'avait pas de pièces fonctionnelles à l'intérieur. |
sahip olmak, elinde tutmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Leah a les clés de la voiture. |
meşgul olmak, uğraşmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je n'ai pas de conversation avec des imbéciles. |
olmakverbe transitif (un avis, une opinion) (düşüncede, fikirde) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous savons que tous les membres du parti n'ont pas forcément le même avis sur ce sujet. |
basmak(âge) (yaş) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mon arrière grand-mère a eu 99 ans la semaine dernière. |
yetişmekverbe transitif (un train, un avion) (otobüse, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il faut que je me dépêche si je veux attraper mon train. |
belirleyici özelliği olmak(bir şeyin) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La plupart des églises normandes ont un haut clocher. Yüksek çan kulesi çoğu Norman kilisesinin belirleyici özelliğidir. |
kapmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
sahip olmak, -si olmak, malik olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Possédez-vous un ordinateur ? |
başlatma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
beslemek(des espoirs, des pensées,...) (sevgi, kin, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
geçmek(un examen) (sınavı, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle a réussi son permis de conduire du premier coup. İlk denemesinde sürücülük sınavını geçti. |
-dır, -dir(zaman) La pièce est à huit heures. Oyunun başlama saati sekizdir. |
bulunmak, mevcut olmak, var olmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il y a une femme de 101 ans dans la maison en face. |
yaşında olmak(âge) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Robert a dix ans. |
-ebilmek, -abilmeklocution verbale J'ai l'occasion d'aller à Paris cet été. Bu yaz Paris'e gidebileceğim. |
zengin olmak, varlıklı olmaklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ceux qui ont de l'argent ne comprennent pas toujours ceux qui n'en ont pas. |
muhtemel, olası
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est probable qu'il vienne avec nous. |
nitelikli, yeterli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La demande d'aide du demandeur étranger a été rejetée puisqu'il n'était pas éligible. |
korkmuş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le chat effrayé s'est caché sous une chaise. |
yorgun, bitkin
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le bébé était fatigué, alors Harry lui a fait faire une sieste. |
şüphe eden, kuşku duyan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La femme d'Henry était restée tard au bureau tous les jours pendant une semaine et Henry commençait à être méfiant. |
lanetlenmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
karizmatik, etkileyici/çekici(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les stars de cinéma sont souvent naturellement charismatiques. |
kararsız(attitude, sentiments) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nous devons convaincre les voteurs ambivalents de prendre une décision rapidement. |
zihni bulanık(anglicisme, familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
solgun, soluk (beniz, vb.)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les filles évitèrent tant le soleil qu'elles eurent l'air pâles. |
çok aç, kurt gibi aç(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yerinde duramayan, kıpır kıpır
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Owen me stresse parce qu'il est toujours agité. |
dar görüşlü(figuré : esprit) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
açık renk saçlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle était blonde avec des taches de rousseur. |
doğrudan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
acı içinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je déteste voir ma fille souffrir. |
nefessiz kalmış, soluksuz kalmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
keyifsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Kate est déprimée depuis qu'elle a raté son examen. |
enerji(familier : énergie) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ani baş dönmesi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai eu un étourdissement en me levant trop vite. |
abur cubur yiyecek
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les gens qui mangent trop de cochonneries souffrent de nombreux problèmes de santé graves. |
çok karışık/karmakarışık şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
fikrini açıklamak, fikrini söylemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
karıncalanmak(légèrement douloureux) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Je vais te désinfecter le genou mais ça risque de picoter. |
borçlu olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je paye toujours mes factures en temps et en heure car j'ai horreur d'être endetté. |
korkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je crains qu'ils n'aient eu un accident. Kaza geçirmelerinden korkuyorum. |
(beceri, vb.) körelmiş, zayıflamış(figuré, familier : capacité) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
iltihaplı, iltihaplanmış(gorge, yeux,…) (boğaz) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tina avait un rhume ; son nez coulait et sa gorge était irritée. |
emin
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La vieille femme est persuadée que les membres de sa famille lui volent son argent. |
sesi kısılmış(personne : par maladie) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sırrı paylaşan, sırra ortak olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
idrar(familier, enfantin) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le médecin a pris un échantillon de pipi pour le dépistage. |
(sınavda, vb.) başarısız not, F (kaldı) notu(notation scolaire : insuffisante) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Un F signifie que vous devez redoubler. |
izlemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je te surveille jeune homme. Alors, pas de bêtises ! |
üzülmek(birisi için) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je plains les gens qui ont fait tant d'efforts, mais n'ont pas gagné. |
acı içinde olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle souffrait après sa blessure au cou. |
başarıyla sonuçlanmak, muvaffakiyetle sonuçlanmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le projet a réussi après des années d'efforts. Bir sene boyunca gösterilen çabalar sonunda proje başarıyla sonuçlandı. |
inanmak, güvenmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Jemina croit ce que lui dit son père. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Onun sözlerine güvenir. |
acımak(birisine) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Je plains ceux qui perdent leurs parents lorsqu'ils sont jeunes. Henüz gençken anne ve babasını kaybedenlere çok acıyorum. |
kederli, hüzünlü, efkarlı(mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les jours de pluie, je suis déprimé. |
kramp girmiş, kasılmış(muscle) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Phil a dû abandonner la course à cause d'un muscle contracté. |
(kişi) tembelleşmiş, hamlamış(figuré, familier : personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Vous voudriez que je joue un peu de piano ? Malheureusement je suis un peu rouillé, excusez mes fausses notes. |
bol
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
bağlantılı(Informatique) (internet) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le site web de l'entreprise principale a plusieurs sites liés appartenant à ses filiales. |
çok hasta(se sentir) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tu te sens bien ? Tu as mauvaise mine (or: Tu as une sale tête). |
işeme, çiş yapma(un peu vulgaire) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) John est allé derrière un arbre pour pisser. |
kısa bir süre çarpışmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Des troupes se sont accrochées avec les forces rebelles ce jour-là. |
kasılmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
orgazm olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je mets toujours plus de temps à jouir dans la position missionnaire. |
sınır oluşturmak(pays) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le Canada borde le nord des États-Unis. |
romantikleştirmek, romantik hale getirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
pes ettirmek(figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les enfants m'ont usé avec leurs demandes incessantes pour avoir des bonbons et j'ai cédé et leur en ai acheté. |
donanımlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yükseklernom féminin pluriel (çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) |
etkilemek(mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les difficultés financières de la société ont affecté le lancement de nouveaux projets. |
etkilemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Son éloquence influencera d'avantage la conversation que ses idées. |
Fransızca öğrenelim
Artık avoir'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
avoir ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.